Kayıtlar

Eylül, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İsmet İnönü’nün Rejimin Muhalifleriyle Barışması bir Karşı Devrim Örneği Midir?

  Kemalist Paradigmada şüphesiz ki karşı-devrim ve yozlaşma anlatısı büyük bir yer tutar.[1] Karşı devrim anlatısına esasen aktif olarak 1970’ler öncesi pek rastlamayız, tabi bu anlatının zuhur edişi ve bunun kemalizmin normatif değerleri içerisine bu denli tesir edişi bizi şu soruya götürür? “Neden böyle bir anlatı ortaya çıktı?” Yazının konusu bu olmamakla beraber sanıyorum ki kısa bir özet geçebilirim. 1970’lerde türk demokrasisinin içinden geçtiği sıkıntılı dönemeçler[2], “türkiyenin 50 cente muhtaç kalması” türk aydınlarında doğal olarak önemli bir soru uyandırdı; Neden demokrasi ve rejim bizim toplumumuzda işe yaramıyor? Tabi buna farklı cevaplar verildi, örneğin Taha Parla, Mete Tunçay, Şerif Mardin gibi aydınlar bunun cevabının esasen 1908-1945 dönemindeki “diktatörlük” döneminde yattığını ifade etti.[3] Tabi birtakım üçüncü dünyacılığın etkisindeki sol eğilimli kişiler de bunu İnönü döneminde aramaya başladı. Onlara göre Türkiye’nin ilacı; Nato’dan çıkmak, kapitalizmi lağvetme

Kemalizm ve Kültürel/Sivil Milliyetçilik Dosyası

  Kemalist milliyetçiliğin politik türünü saptamak, akademide onyıllardır hararetle tartışılan bir konu olmuştur. Gerek post-kemalist literatür gerek kemalist literatür zıt tezler öne sürmüştür. Bunun aslında bu kadar tartışılan bir mesele olmasının sebebi aslında bir iktidarın ideolojisinin yekpare bir ideolojiyi bütünlükle ve çelişkisiz surette benimsemesinin olanaksız olmasıdır. James Scott özellikle otoriter rejimlerin ideolojisini ve paradigmasını tahlil ederken bunun yekpare bir ideolojiyle çelişkisiz uyumlu olmasını düşünmenin olanaksız olduğunu ifade eder.[1] Bunu Alan Ryan’a göre bir politik varlığın yekpare ideolojiye mensup olarak konumlandırılmasından ziyade günlük pratiklere göre nitelendirebileceğini ve durumlara göre değişkenlik gösterebileceğini ifade eder.[2]     Bu kemalist milliyetçilik yorumlanırken de kullanılmalıdır. Aslında Tanıl Bora’nın da işaret ettiği gibi kemalist milliyetçilik yekpare bir doktrinden ziyade 2 kutuplu bir gerilimi sembolize eder. Tanıl Bora ş

Türk Siyaseti Üzerine Bir Deneme

  Türkiye Üzerine Politik Bir Deneme           Bugün Türkiye’de bir ekonomik kriz yaşanıyor ve bu bağlamda halkın şuanki egemen politik güce karşı tutumunun ve iktidarı tasavvuru ediş biçiminin keskin bir şekilde değiştiğini gözlemliyorum. Örneğin bazı anketlerde iktidar partisi yüzde 30’un altını bile gördü. Fakat şahsen ben laik ve cumhuriyetçi bir birey olarak söyleyebilirim ki 2001’deki muhafazakar demokratlar ile 2021’deki muhafazalar demokratlar arasında paradigma açısından net bir fark göremiyorum,  bu süreçte egemen siyasal gücün ortakları değişti ama yegane gâyesi ilk gündem beri mevcuttu. Tabi aslında karşısındaki muhalefeti bastırma eğilimi sadece bugün ki egemen siyasal güce özel değildir; iktidar kavramının ve iktidar ilişkilerinin kendisiyle ilgilidir. Neredeyse her siyasi iktidar, kendine karşı muhalefeti ve mevcut direnişi zayıflatmaya ve ekarte etmeye eğilimlidir ve otoriterleşmeye yatkındır.[1] Bu demokrasiden tutun faşizme kadar olan bir olgudur. Fakat demokratik rej