İsmet İnönü ve 27 Mayıs Darbesi
İsmet Paşa 27 Mayıs Darbesini destekledi mi veya olacağından haberi var mıydı?
Öncekile bu çok speküle edilen konudur, çoğu kişi 27 Mayıs ile İnönü’yü bağdaştırmaya eğilimlidir, fakat bu hiç doğru değildir. Çoğu, “Şartlar Tamam olduğunda ihtilal meşrudur.” sözünü darbeye kanıt olarak sürer, halbuki bu söz, İsmet Paşa tarafından Meclis Oturumunda Menderes’in ve DP Milletvekillerinin tehditlerine karşı söylenmiş bir sözdür. Örneğin Menderes’in şu sözleri ortadadır; “Zeki Eratman’ın şiddet ifade eden, ileri tedbir isteyen sözlerine hürmetle ve tasviple karşılıyorum. Ben de onu istiyorum, onun için karşınızdayım… Açın bir meclis tahtikatı tespit edin bunları. Meclis’te düşünelim konuşalım. Ahlaksızlar, namussuzlar sizi(CHP’yi kast ediyor) kapatıyoruz diye Büyük Millet Meclisi kararı ile kapatalım.”[1] Menderes burada çok açık bir şekilde Tahtikat Komisyonlarının amacının CHP’yi kapatmak olduğunu ifade etmiştir. Yine İnönü’nün bu “şartlar tamam olduğunda ihtilal meşrudur.” Sözünün aslında tamamına bakarsak bunun bir tehdit değil, bir uyarı ve adeta olacakların bir tahmini olduğunu görebiliriz, zira Paşa konuşmasında CHP’nin asla böyle bir ihtilali yapanlarla münasebeti olmayacağı ve ihtilalin de halk için daha da kötü olacağını ekler; Milletvekili olarak böyle gayrimeşru bir tasallutu [saldırıyı] kabul etmeyeceğiz. (Muhalefet sıralarından alkışlar ve bravo sesleri) Vatandaşlara, kanunların, adaletin, anayasanın dışında haksız, kanun dışı, gayrimeşru salahiyetle yapılacak müdahaleleri kabul etmemelerini söyleyeceğiz. Bu baskı idaresi anayasaya, insan haklarına karşı teşebbüs edilen gayrimeşru bir darbedir. (Muhalefet sıralarından alkışlar)… Bu Eğer insan hakları yürütülmez, vatandaş hakları zorlanırsa, baskı rejimi kurulursa ihtilal behemehal olur. (Muhalefet sıralarından alkışlar, iktidar sıralarından gürültüler) Beni dinleyin. (İktidar sıralarından ellerin kanlı senin sesleri) Biz böyle bir ihtilal içinde bulunmayız, bulunamayız. Böyle bir ihtilal dışımızda, bizimle münasebeti olmayanlar tarafından yapılacaktır. Bir baskı rejimi kurulduğu zaman onu kuranlar, artık bir mukavemet kalmayacak zannederler. Bizdeki baskı rejimini kuranlar da öyle zannediyorlar. Bizim görüşümüz farklıdır: Baskı tertipçileri bilsinler ki, Türk Milleti Kore Milleti'nden daha az haysiyetli değildir…. Bu Demokratik Rejim istikametinden ayrılıp baskı rejimi haline götürmek tehlikeli bir şeydir. Bu yolda devam ederseniz, sizi ben bile kurtaramam.(Muhalefet sırasından bravo sesleri ve alkışlar, iktidar sıralarından gülüşmeler) Şimdi arkadaşlar, şartlar tamam olduğu zaman, ihtilal milletler için meşru bir haktır. Fakat ihtilal aslında bir millet hayatının asla arzu etmeyeceği, çetin ve tehlikeli bir hadisedir!”[2] İnönü'nün bu sözlerini “darbe tahrikçiliği” olarak yorumlayanlar oldu. Ancak bu sözler “darbe tahrikçiliği” değil, lafı evirip çevirmeden yapılmış bir durum tespitiydi. İnönü, yılların verdiği birikimle ülkenin uçuruma sürüklendiğini görüp sorumluları uyarıyordu. İsmet İnönü bu öngörüsünü sadece mecliste de açıklamamış açık açık asker tehditine karşı 7 Mayıs 1960 tarihli basın toplantısında şöyle demişti; “Ordunun politikaya karışmasını istemiyoruz. Ordu ile iktidara gelmek istemiyoruz. Bir baskı idaresini, millet kuvvetiyle yıkmak için mücadele ediyoruz.” (İsmet İnönü, 7 Mayıs 1960)
Burada İsmet Paşa çok açık bir şekilde ordunun politikaya karışmaması gerektiğini ifade eder. İnönü, 1 Haziran 1960'ta, 60'tan fazla yabancı gazeteciyle bir basın toplantısı daha yaptı. Burada kendisine sorulan, “Askeri harekattan önce, askeri şahıslar tarafından haberdar edildiniz mi?” sorusuna “Hiçbir surette haberdar edilmedim” yanıtını verdi. İnönü, “Eğer siz haberdar edilmiş olsaydınız, General Gürsel'i tasvip eder miydiniz, yoksa mani olur muydunuz?” sorusunu da şöyle yanıtladı: “General Gürsel bu soruya cevap vermişti. Bana haber vermediler. Haber verselerdi tasvip etmezdim.”[3]
Peki şimdi İnönü’nün açıktan desteklemediğini gördük, peki aşağıdan destek vermiş olabilir mi? Cevap, hayır. Bu birçok şekilde kanıtlanabilir, örneğin 27 Mayıs Günü Cemal Gürsel ile telefon konuşması bunun en büyük kanıtıdır; 28 Mayıs sabahı Orgeneral Cemal Gürsel, telefonla İnönü'yü aradı. Gürsel, İnönü'ye şunları söyledi: “Size karşı kusurluyuz Paşam! Hareketimizi size önceden haber vermedik. Fakat haber verseydik. Bizi bundan caydırmak isteyeceğinizi biliyorduk. Yapacak başka bir şeyimiz kalmamıştı. Bizi affetmenizi rica ediyoruz…” Artık olan olmuştu. İnönü, doğal olarak “mutlu ve uğurlu olsun” dedi, “başarılar” diledi. Buradan İnönü’nün darbeden haberdar olmadığını net bir şekilde görebiliriz, zaten Orgeneral Cemal Gürsel, 28 Mayıs'ta bir basın toplantısı yaptı. Gürsel, “Bu hareketi yaparken İsmet Paşa ile mutabakatınız oldu mu?” sorusuna şöyle yanıt verdi: “Asla… Esasen şu kanaatteyim: İsmet Paşa'ya daha önce bu meseleyi açsaydım: ‘Yapma!' diyecekti.” [5]
Peki İsmet Paşa tüm bunlara rağmen yine de gizliden destek vermiş olabilir mi? Böyle olmadığının çok aşikar kanıtları vardır, örneğin İsmet İnönü’nün gizli özel ve şahsi mektupları ortadadır. İsmet İnönü’nün oğlu Erdal İnönü’ye yolladığı 7 Haziran 1960 tarihli şahsi mektubundan bir bölüm şöyledir;
“İş bir askeri darbeye varmamalıydı. Bu darbenin hiçbir surette içinde değilim. Daha önceden tahmin edicisi ve bütün memlekette ve Meclise açıktan söyleyecisiyim. Şimdi gerisini düzeltmete çalışacağım.”[5]
Bu mektuplar, İsmet Paşanın şahsi ve özel mektubudur, hatırlatmakta fayda vardır.
Veya yine İsmet Paşa 27 Mayıs günü Suphi Baykam, Ferit Melen veya Metin Toker gibi yakınlarına darbenin olmaması gerektiğini net bir şekilde ifade etmiştir, örneğin Suphi Baykam, darbe günü İsmet Paşa’nın kendisine şu sözlerini aktarır: “Yazık, çok çalıştım önleyemedim; uyaramadım, kendilerine anlatamadım… Daha mı iyi oldu şimdi!? Şimdi İhtilal gelir, askeri idare gelir; ama ne zaman gideceği ve nasıl gideceği belli olmaz!”[6] Yine aynı şekilde darbe sonrası eski Maliye Bürokratı Ferit Melen, askeri idareye memur maaşlarının dağıtılması konusunda yardım etmek için Maliye Bakanlığına gitmek isteyince, İsmet Paşa’nın cevabı şu olmuştur; “Sen git evinde otur, bu bizim ihtilalimiz değildir. Bu onların(askerin) yaptığı bir harekettir.”[7] Yine Metin Toker de İsmet Paşanın darbeyi tasvip etmediğini ve bunu yakın çevresine defalarca söylediğini ifade eder.[8] Yani gizli bir destek olmadığı da bellidir, zira Paşa başta en yakın siyaset arkadaşlarına, ailesine olmak üzere, hepsine, tüm özel diyaloglarında da askeri müdaheleye karşı olduğunu belirtmiştir.
Fakat şu da ifade edilmelidir, aslında istemeden CHP’nin sert muhalefeti orduyu daha da radikalize etmiştir, özellikle 1959 sonrası DP’nin diktatörel eğilimleri sonucunda CHP ipin ucunda kendi varlığının ve yeni filizlenen Türk Demokrasisinin tehlikese olduğunu görmüş ve muhalefet tonunu radikalleştirmiştir, bu da dolaylı olarak askeri de etkilemiştir, fakat bunun için CHP’yi suçlamak da absürt olacaktır; zira açık açık tek parti rejimini geri getireceğiz, Ana Muhalefet Partisini kapatacağız diyen kişi İnönü değil; Menderes’tir.
Alp Buğdaycı, Eylül,2021
Kaynak 1: Yüksek Adalet Divanı’nın “Anayasa’yı İhlal Davası ve Bu Dava ile Birleştirilen Diğer Davalar Hakkındaki Gerekçeli Kararlar, Yüksek Adalet Divanı Kararları, SF. 295
Kaynak 2: Zabıt Ceridesi, Devre XI, Cilt 13, SF. 207
Kaynak 3: Sinan Meydan, İftiralar ve gerçekler 27 MAYIS
Kaynak 4: A.G.E
Kaynak 5: Baba İnönü’den Erdal İnönü’ye Mektuplar. SF. 230
Kaynak 6: Demirkırat Belgeseli, 9. Bölüm, 18:51-19:20
Kaynak 7: Demirkırat Belgeseli, 9. Bölüm, 19:20-20:10
Yorumlar
Yorum Gönder