Atatürk’ün Hayatını Değiştiren Gün; 10 Temmuz 1919

 

Bugün 10 Temmuz.[Not; Makale 10 Temmuz günü yayınlandığı için böyle bir ifade kullanılıe] Bugün aslında Atatürk’ün hayatı için çok önemli bir gündür, bir dönüm noktasıdır. Gâzi bugün hem dibe vurur, hem de o dipten gökyüzüne yükselir.

Şevket Süreyya Aydemir Tek Adam Kitabında şöyle ifade eder:

“10 Temmuz 1919 günü, hem mihnetler(üzüntü-sıkıntı), hem ümit ve müjdeli haberler günüdür.” [Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam 2, S. 105]

Gâzi 8 Temmuz’u 9 Temmuz’a bağlayan gece o sevdiği mesleği askerlikten, İstanbul Hükümetinin baskılarıyla istifa eder, artık derin yetkilere sahip 9. Ordu Müfettişi değildir, o dönem bu yetkiyle bölgedeki tüm Kolordular emrindeydi. Fakat artık sadece bir sivildir! Şevket Süreyya Aydemir bunu biraz duygulu bir üslupla iletir:

“Sivil 9 Temmuz 1919 Sivil hayatta ilk gündür! Artık hiçbir resmî sıfatı, bir yetkisi, bir rütbesi, hatta yeri yurdu, geliri ve parası yoktur.” [Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, S. 105]

10 Temmuz günü de Mustafa Kemal Rauf Orbay’a göre hayatında en fazla hüzün veren olayı yaşar. Bu önemsiz gibi görünebilir ama Mustafa Kemal üstünde fevkalade bir etkisi vardır. Mustafa Kemal’in Kurmay Başkanı Kâzım(Dirik) Bey karşısına dikilir ve: “Paşam, siz askerlikten istifa ettiniz. Benim bundan sonra emrinizde bu vazifeme devam imkânım kalmadı. Evrakı kime teslim edeyim?”Şevket Süreyya Aydemir şöyle devam eder:

“Mustafa Kemal’in cevabı hazin bir ilinti olur ve bulunduğu koltuğa derin bir yas içine gömülür, “Ya öyle mi efendim? Peki efendim...” diye mırıldanır.

O sırada yanında bulunan Rauf Bey(Orbay) hatıratlarında şöyle nakleder: 

“Mustafa Kemal’i 1909’dan beri tanırım. Nice mihnetli anılarına şahit olmuşumdur. Ama o gün Kurmay başkanının, evrakını toplayıp karşısına dikildiği ve o sözleri söylediği andaki ruh düşkünlüğünü, hüznünü hiçbir zaman görmedim...”

Kurmay başkanı odadan, “kendinde mahsus çalımlı tavırlarıyla” çıkar. Mustafa Kemal koltuğuna yığılmıştır, Meyustur. Konuşamayacakmış gibi bir hali vardır. Ama gene de konuşur. Rauf Bey’e döner:

“Rauf, gördün mü? Devlet makam ve mesnedinin kıymetini gördün mü?

(...)Rauf Bey onu teselli etmeye çalışır, ama asıl mesela Kolordu Kumandanı Karabekir Paşa’dır! Karabekir, kendilerine karşı çok dürüst davranmıştır. Ama nihayet o da bir emir kuludur.(...) 

 Mustafa Kemak kendini tutamaz ve şöyle söylenir:“Seninle benim yapacağımız bir şey kaldı Rauf. O da emin bir yere çekilip, ayakaltında ezilmemeye çalışmaktır.” “

[Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, S. 106-107]

Mustafa Kemal derin bir karamsarlık içind girmiştir, ama Şevket Süreyya’nın dediği gibi: “10 Temmuz 1919 günü, hem mihnetler, hem ümit ve müjdeli haberler günüdür!” O arada Kuvayi Milliye’nin Sivil kolu “Vilâyât-ı Şarkiye  Müdâfaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti”   Toplanır ve Mustafa Kemal’in askerlikten istifasına ilişkin şu kararı alır:

“Vatanı parçalanmaktan, milletin haklarıyla saltanatı ve hilafet maka. mini çiğnenmekten kurtarmak yolunda açılan Milli Mücadele'ye, askerlikten istifa suretiyle iştirak buyurulacağına dair beyanları saygıyla benimsenmiş ve heyet, kendilerini reisliğe, Rauf Bey'i de ikinci reisliğe seçmek suretiyle...” 

Böylece Mustafa Kemal’in önünde yeni bir yol açılır! Artık Müdafaa-i Hukuk Cemiyeyinin Reisidir. Bu arada şunu da belirtmekte fayda var Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti sonradan Cumhuriyet Halk Fırkası’na yani CHP’ye dönüştürülmüştür Cumhuriyet döneminde. 

Ama yine bir sorun vardır, o da Kolordu Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa’dır!

Şevket Süreyya Aydemir bu konuda en iyi kaynak olduğundan ondan altıntılamak isterim bu Kâzım Paşa olayını:

“Saatler ilerlemektedir, sinirler gergindir. Kolordu’dan gelecek haber ne olacak? Bu uğursuz hava uzayıp gidecek mi? Yoksa bir tutuklama emri mi gelecek? Tam o sırada yaver Cevat Abbas, Mustafa Kemal'in odasıına yıldırım hızıyla dalar.       – Kumandan (Karabekir) Paşa geliyorlar. Arkalarında bir bölük süvati askeri birliği var! Mustafa Kemal, Rauf Bey'e bakar, kulağına eğilir, yavaşça mırıldanır:               - Gördün mü Rauf? Dediklerim doğru değil miymiş? 

Sararmıştır. Bunalım zirve noktasındadır. Yerinden kalkar. Odanın ortasına ilerler. Ayaktadır. Gözleri kapıya dikilmiştir. İçinde hayatının en tehlikeli sorusu uyanır. Hayatında en önemli dönüm noktasıdır. Kâzım Karabekir Paşa kapıda görünür. Arkasını subaylar çevirmiştir. Sakin görünmeye çalışır. Yüz hatları hiçbir şey ifade etmez. Binanın önünde süvari bölüğü saf nizamı almıştır. Karabekir ilerler. Yaklaşır. Durur. Askerce selam vaziyetini alır. Önemsiz bir şeymiş gibi, sükûnetle bildirir:

-“Emrinizdeyim Paşam! Ben, subaylarım, erlerim, kolordum, hepimiz emrinizdeyiz!”

Yol dönüşmüştür, doruk asılmıştır, buhran geçmiştir, ilk zafer kazanılmıştır. Mustafa Kemal: vefalı, cesur, dürüst arkadaşının boynuna sarıkur. Onu kucaklar, öper.” [Tek Adam S. 108]

Artık Karabekir Padişah’a değil, Mustafa Kemal’e bağlıdır! Şevket Süreyya’nın anlattıklarını Rauf Orbay ve İsmet Paşa da onaylar. Fakat maalesef Atatürk Nutuk’ta bu olaydan hiç bahsetmez. Maalesef bahsetmediği gibi Rauf ve Kazım Paşalara ithamlarda bulunur, yıllar sonra İsmet Paşa’ya 1960’larda Abdi İpekçi bu konuyu sorar, İsmet Paşa da şöyle cevap verir: 

“Nutuk, 1927’nin sinirli iç siyasi ortamında yazılmıştır. Atatürk’ün Kazım ve Rauf Beyler hakkındaki asıl düşünceleri böyle değildir, Atatürk Nutuk’u 1930’larda yazsa böyle yazmayacağına inanmaktayım.” 

Aynı şekilde İsmet Paşa’nın kızı Özden Toker de İsmet Paşanın böyle düşündüğünü doğrulamaktadır. 


Eğer Kazım Paşa orada her şeyden vazgeçmeyip “Paşam sizi tevfik etmek zorundayım!” Deseydi şüphesiz ki bugün tarih bambaşka olurdu. İşte bu 3 Adam Rauf-Kazım Mustafa Kemal Paşalar Doğu’da Milli Mücadelenin temellerini atmıştır. 


Taha Akyol ayrıca şöyle ilave eder:


“Tarihin cilvesidir veya siyasetin tabiatı; 7 yıl sonra Karabekir Paşa ve Rauf Bey İstiklâl Mahkemelerine düşecek, idam ile yargılanacaklardır... Mustafa Kemal istifa ettiğinde kendisinin başka bir göreve atanmasını isteyecek ve onu yüksek hayal kırıkşığına uğratan Kâzım Dirik ise, Cumhuriyet döneminde Vali ve Trakya Umum Müfettişi olarak görev alacaktır.” [Taha Akyol, Ama Hangi Atatürk S.54]

Alp Buğdaycı, 10 Temmuz 2021

Yorumlar